Welcome to Our Website

Deniz Berktay ile Kuzeyden notlar: Savaş yeni solukla devam edecek

Tasarının yasalaşması için ABD parlamentosunun (Kongre) üst kanadı olan Senato’dan da onay alması, ardından da Biden tarafından imzalanması gerekiyor. Fakat zaten Biden, “Tasarı önüme gelir gelmez imzalayacağım” demişti. Senato’nun da tasarının zaten lehinde olduğu biliniyor. Dolayısıyla nihai onaya birkaç günlük bir süreç, yardımın Ukrayna’ya ulaşmasına ise birkaç haftalık bir süreç gözüyle bakılıyor.

Tasarıda, Ukrayna’ya 60.8 milyar dolar civarında yardım yapılması öngörülüyor. Bunun 9 milyar dolarlık ekonomik ve mali bölümleri kredi niteliğinde. Yani Ukrayna’nın bir süre sonra bunları ödemesi gerekecek. Fakat ABD başkanı, 2025 yılında isterse bunun yarısını, 2026 yılındaysa -Kongre’nin onayını almak şartıyla- tamamını silebilecek. 50 milyar dolarlık kısmı ise savunma harcamaları. Ukrayna, kendisine verilen parayla ABD silahları ve mermileri satın alacak. Yani ABD’nin bir cebinden çıkan, diğer cebine girecek.

Temsilciler Meclisi ayrıca, Rusya’nın el konan mal varlıklarının Ukrayna’ya devredilmesi konusunda ABD başkanına yetki veriyor. Bunun Rusya’da yarattığı tepkiyi tahmin etmek zor değil.

Ukrayna, İsrail ve Tayvan’a yapılacak yardımları bir pakette birleştiren böyle bir tasarıya muhalefetteki Cumhuriyetçiler karşı çıkıyor, İsrail ve Tayvan’a destek verilmesini onaylarken Ukrayna’ya -üstelik de bu ebatta- bir yardıma itiraz ediyordu. Ancak İngiltere gibi, Polonya gibi Ukrayna’daki savaşa destek veren yönetimler, Cumhuriyetçiler’i -en başta da Cumhuriyetçiler’in başkan adayı Donald Trump’ı- markaja aldılar. ABD’de yakın zamanda egemen olan hava, Ukrayna’ya askeri destek vermeyenin vebal altında kalacağı şeklinde. Bunun da Cumhuriyetçiler’in tutumunun değişmesinde etkisinin olduğu söyleniyor.

Fakat muhalefetin direnişinin aşılmasında belki en etkili söylem, Biden’ın sözleriydi: Biden, “Ukrayna’ya yardım yapmak, ABD savunma sanayisine yatırım yapmaktır” diyordu. ABD’nin dış politikasını güzel özetleyen bir söz. Biden, tıpkı 1960’ların ABD Başkanı Johnson gibi, ABD’nin dış politikasını, kimi zaman ana avrat küfürler savurarak bangır bangır dile getiriyor.

Gerçeği görmek isteyenler için ABD emperyalizmi, aslında kendisini açık seçik gösteriyor.

En baştan beri yazdığım üzere bu savaşın bir boyutu, Rusya’nın Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü yok sayarak başlattığı işgal. Savaşın bir diğer boyutuysa ABD’nin Doğu Avrupa’da kendi egemenliğini güçlendirme çabası. Bu savaşı, bu iki boyutu birden göz önünde bulundurmadan anlamak mümkün değil.

Ukrayna’nın yakın zamanlarda dezavantajlı duruma geçmesinin başlıca iki nedeni vardı. Birincisi Batı’dan yardımın kesilmesi, ikincisi ise ağır askeri kayıplar ve toplumdaki yorgunluktu. Birincisine çözüm bulundu. İkincisinin nasıl çözüleceğini yakında göreceğiz.

Zelenski, oylamanın ardından ABD’ye teşekkür ederken “Uluslararası hukuka dayanan dünya düzeninin sürmesi için ABD’nin dünya liderliği hayati önemdedir” dedi. Ukrayna’da beklentiler, yeniden yükseldi. Bu şartların herhangi bir arabuluculuk girişimi için pek uygun olmadığını söylemeye sanırım gerek yok.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir